Hayatıma, hayatımıza girdiğin ilk günden bu yana hep umut
ışığımız, gülen yüzümüz oldun. Bir bahar çiçeği kadar taze, bir kardelen kadar
güçlü oldun hep. Seninle gülmeyi güldürmeyi yeniden anımsadık sanki. Hani “anne
ben üzülmüyorum, mutlu oldum bak” diyorsun ya, hani gözlerin kapanıncaya kadar
gülüyorsun ya, işte o zaman yaşadığımı nefes aldığımı hissediyorum. Kitaptaki
bir böceğin ağlamasına dahi üzülüp o minik ellerinle teselli eder gibi okşayıp
“ağlama, ağlama” diyorsun ya, işte o zaman ben de kalbinin o sonsuz sıcaklığına
ve ve şefkatine sığınıyorum. Küçük sevgi dolu kalbin benim büyük ama katılaşmış
kalbimi eritip adeta kendi içine alıyor. Ben sen oluyorum. Ne çok şey var
seninle ilgili yazmak istediğim. Neredeyse iki yıl oldu aramıza katıldığın. Ama
onlarca şey birikti, taştı. Seninle ilgili tüm bu güzelliklerin sadece bende
kalması olmazdı, minik kuşum. Her gün onlarcasını yaşadığım bu mutlulukları
sadece kendime saklarsam hem benim naçiz zihnimde birer birer yok olup
gidecekler hem de sen büyüdüğünde bunları okuyamayacaktın.
İşte bu yüzden açtım bu bloğu. Sana seni anlatmak için. Sana
seninle değişen güzelleşen hayatımızı anlatmak için. Bize kattığın tüm
güzellikleri, seninle paylaşmak için.
Adını da Kar Tanem koydum. Neden Kar Tanem koyduğumu, başka
bir yazımda uzun uzun anlatacağım.
Kimse okumasa da bir gün bu yazdıklarımı senin okuman
umuduyla hep yazmaya devam edeceğim. Senin için ve belki kendim için… Küçük Kar
Tanem…
Hadi yine saklambaç oynayalım. Ve sen saymaya başla; “Bir
kar tanesi, iki kar tanesi, üç kar tanesi…..”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder